26 Şubat 2010 Cuma

Oyunu kurallarıyla oynamak üzerine...


Oyun ve Oyunbozan

“Kurallara karşı çıkan veya bunlara uymayan oyuncu, bir oyunbozandır… Oyunbozan, sözde oyuncudan tamamen başka bir şeydir. Bu sonuncusu oyunu oynuyormuş gibi yapmaktadır. Görünüşte oyunun büyülü çemberini kabul ediyormuş gibi davranmaya devam eder. Oyuncular topluluğu onu oyunbozandan daha kolayca affederler, çünkü oyunbozan onların evrenini tahrip etmektedir. Oyunbozan mızıkçılık ederek, ötekilerle beraber geçici olarak içine kapandığı bir evrenin nispi değerini ve kırılganlığını keşfeder. Oyunun yarattığı yanılsamayı, inlusio’yu (*), kelimenin gerçek anlamıyla ‘oyuna girişi’ anlam dolu bu kelimeyi yok eder. Hemen oyundan atılmalıdır, çünkü oyuncular topluluğunun varlığını tehdit etmektedir.” Sh.29

(*) İroni, illüzyon

Oyun ve Cemaatleşme

“Oyuncular topluluğu, oyun bitmiş olsa bile, sürekliliğe yönelik genel bir eğilim göstermektedirler. Elbette en küçük bir misket oyununun veya en önemsiz bir briç partisinin kulüp kurmaya yönelttiği söylenemez. Ancak istisnailiğin içinde birlikte yaşama, önemli bir şeyi birlikte paylaşma, ötekilerden hep birlikte ayrılma ve genel ölçülerin dışına çıkma duygusu, yalnızca oyun süresiyle sınırlı kalmayan bir cazibe oluşturmaktadır.” Sh.29

Oyun ve Hukuk

“Dava, hak olan ve olmayan şeyi kabul ettirmek için; kimin haklı, kimin haksız olduğuna karar vermek için; kimin kazandığını, kimin kaybettiğini belirlemek için yapılan bir mücadeledir.” Sh. 104

Johan Huizinga, Homo Ludens, Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1995

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder