18 Ağustos 2009 Salı

Tiyatroya Rağmen Yaratıcı Drama 2 - Prof. Dr. İnci SAN, ÇDD Onursal Başkanı


II. Tiyatro Eğitimbilimi (Pedagojisi)

Tiyatro Eğitimbilimine gelince, Batı dünyasında 1960’lardan bu yana sanatsal-estetik eğitimin, edebiyat ve tiyatro biliminin bir yan alanı olarak sosyal bilimler dünyasına giren bu araştırma ve uygulama alanı, hemen her ülkede, daha çok çeşitli aşamaların öğretmenlerinin gereksinmesiyle yaygınlaşmaya başlamıştır denebilir. Tiyatronun halk eğitiminde kullanılışı çok daha eskilere dayanıyorsa da, eğitim dizgeleri içinde tiyatro/dramanın yer alması, 19. yüzyıldaki kimi denemelerden sonra 20. yüzyılda asıl gelişimini gerçekleştirmiştir.

1970’lerde özellikle çocuk, ergen ve gençlerin monotonlaşan, bilişsel yanı ağır basan öğretim programlarında yaratıcılığa, öğrenmekten haz almaya, kendi buluşlarına ve araştırmalarına yer vermek adına zekânın duyusal, duygulu, estetik ve sosyal bölümlerini eyleme geçirmek için, tiyatro ve dramadan medet umuldu. Sanatların dans ve belki heykel çalışmaları dışında, kinestetik alana pek açılamayan niteliğine karşılık (resim, müzik vb.), drama tam bir “estetik eylemler sanatı” sunmaktaydı. Sözel yanıyla mantık, dil yetilerini; bedensel-fiziksel yanıyla kinestetik yetileri; çizgi renk, tonlar, kokuların kullanımıyla eyleme geçen imgelem gücü ve imgelerin yaratılmasıyla, zihinlerin daha üretici ve eleştirel düşünmeye başladığı ileri sürüldü. Bu, beyin araştırmalarıyla da desteklendi, özellikle devinim içinde öğrenmenin küçük çocuk açısından önemi ortaya çıktı.

Önceleri okul-tiyatro ilişkisi ile başlayan eğilim, giderek yaratıcı drama çalışmalarıyla başkalaşmış, bu alanının özellikle çocuk ve ergenin, tiyatro temelinde ya da tiyatro teknikleri aracılığıyla kendini gerçekleştirmesi, sosyalleşmesi ve yaratıcı kılınması için önemsenmesine neden olmuştur. Giderek bu alanın bilimsellik kazandığını görmekteyiz. Öğretmenlerin bir ders işleme yöntemi olarak da benimsemesiyle yaratıcı drama ve uygulamalarının boyutlanmasına yol açılmıştır.

İki kurum, yani okul ile tiyatro arasındaki ilişkiyi ki, bu bir tür zorunluluktu, örgütlemek ve anlamlandırmak ise tiyatro pedagoglarının çok sayıdaki işlerinden biri olmuştur. 1970’lerde birçok Avrupa ülkesinde tiyatroların okullara gitmesi, okullarda gösteriler düzenlemesi, ya da okul ile işbirliği içinde projeler geliştirmesi yanında İngiltere, Almanya gibi ülkelerde yaratıcı dramanın ders olarak programlara alınması aynı zamanlara rastlamıştır. Almanya’da halen yaratıcı drama ancak bazı eyaletlerde programdadır, ama kulüp çalışmaları biçiminde hemen her kesimde bir etkinlik olarak talep edilmekte ve yer almaktadır. Özellikle yetişkin ve yaşlı gruplarda kültür pedagogları ile tiyatro pedagogları birlikte çalışmakta ya da çalışmaları yürüten kişi bu iki alanın talep ettiği nitelikleri kendinde toplamış olmaktadır.

Ayrıca, tiyatro pedagojisi, tiyatro sanatı ile iç içeliği dolayısıyla, profesyonel tiyatro insanının, yönetmenin, sahne ve kostüm tasarımcısının ve özellikle oyuncu-sanatçının yetişmesini de sağlayabilmektedir (Simhandl, s. 949).

Tiyatro pedagojisi, anlaşılacağı üzere yalnızca sanatsal bir çalışma alanı olmayıp pedagojik (eğitimbilimsel) bir çalışma alanıdır da. Genel anlamda, “profesyonel olmayanlara da sanatsal anlatım biçimleri kazandırmak” (Hendricks, s.37) için aracı olan bir alan diyebiliriz.

Tiyatro pedagojisinin uygulama çalışmaları yaratıcı drama çalışmalarıdır. Bedene dönük, imgesel ve simgeselliği, yaşantı zenginliğini, anlatımı (ifadeyi) yüreklendirecek yaratıcı süreçlerden oluşur. Sözel olmayan iletişim çalışmaları ile sözel olanları içeren çalışmalar, “belirsiz ya da yinelenmiş iletiler gibi iletişim yanlışlıklarını düzeltmeye yöneliktir, bunun için belli bir duyarlılık edinilir… Bu çalışmalar ile her meslekteki kişi, daha adlandırılmamış ama belki de daha önemli olabilecek iletişimsel etkenleri fark etmeye ve anlamaya; vereceği tepkileri denileştirip ilişkileri daha kapsamlı olarak meslek yaşamındaki yaşantı ve eylemlerinde anlamlandırıp kullanabilecek” yetenekler kazanır (Hendricks, s.37-38).

III. Tiyatro Pedagogu Kimdir?

Tiyatro eğitimbilimcisi sosyal çalışmacı değildir; tiyatro pedagogu psikolog, okuldaki psikolojik danışman ya da rehber değildir; terapist, sanat eğitimcisi, yardımcı öğretmen de değildir.

Tiyatro pedagogu, Miriam Walter’e göre, “pedagoji okumuş ya da pedagoji ile ilişki kurmuş tiyatro sanatçısıdır… Tiyatro alanında eğitim almamışlara oyunculuk öğretmek için reçeteler sunan kişi olmayıp sanat sunan kişidir.” (Walter, s.6).

Eğitimbilimciler ve tiyatro / drama ile ilişki kurmuş öğretmenler ise, anlaşılacağı gibi, dramayı çeşitli öğrenme alanları için (sanatsal öğrenme, bilgisel öğrenme, dilsel öğrenme, sosyal öğrenme [toplumsallaşma] vb. gibi) aracı olarak görürler. Her şeyden önce pedagogdurlar, bu şapkadan vazgeçemezler, tıpkı tiyatro kökenli tiyatro pedagoglarının tiyatro’dan vazgeçemeyecekleri gibi.

Tiyatro Pedagogu Hangi İşleri Yapar?

Burada tiyatro pedagoglarını sınıflara ayırmak gerekebilir: (Doğal olarak bu sınıflama tiyatro pedagojisinin bir meslek ve bilimsel bir alan olarak kabul edildiği ülkeler için geçerlidir)

1.Tiyatrolarda görev yapan tiyatro pedagogları

a) Yetişkin Tiyatrosunda

İzleyici dramaturgisi, izleyici yönetimi, (Bugün seyircinin de oyuncu kadar etkin olduğu kabul ediliyor)

- Pazarlama işlerini görme,

- Öğretmen temsilcisi,

- Çocuk eğlendiricisi

- Sanatçı

gibi alt kimliklere bürünen bu meslek insanları şöyle tanımlanabilirler: Uygun eşlik-programları ve projeler aracılığıyla tiyatro kurumunu geniş bir kitleye tanışık kılmak; bir sanat biçimi (dalı) olarak tiyatro’ya yakınlaşmayı sağlamak; özellikle genç insanları, çocukları “bugünün seyircisi” olarak ciddiye alma ve böylece gelecekteki izleyiciyi de uzun süremde tiyatro evine bağlamak; estetik deneyimlerin kazanılmasını sağlamak; yuva çocuğundan en yaşlı insanlara dek geniş kitleye tiyatro bilimi-bilgileri ve sahne deneyimi, estetik yaşantı edindirmek; eleştirel seyirci yetiştirmek; kültürel birikimi artırmak; böylece tiyatro’nun geleceğini de sağlama bağlamak (Walter, s.6).

b. Çocuk Tiyatrosunda

Özetleyecek olursak, beş çalışma alanı saptanabilir:

“1. Sahnelemelerin öncesi ve sonrasının hazırlık çalışmaları

2. Tiyatro ve okul arasındaki aracılık çalışmaları

3. Seyirci hizmeti olarak yapılan çalışmalar

4. Çocuk ve ergenlerle yapılan tiyatro / drama çalışmaları

5. Alımlama araştırması çalışmaları – seyirci ve prodüksiyon hakkında çalışmalar (“seyir yerinin dramaturgluğu (dramaturgisi)” (Schneider, s. 86-87).

2. Eğitim alanında görev yapan tiyatro pedagogları

Burada bir anımsatma olarak şu alıntıya yer vermek isterim:

“Eğitim, çocuk ve gençlerin kendilerini gerçekleştirmesine, özgürleşmesine, anlatım ve iletişim yeterliliği kazanmasına, diğer insanları anlamasına ve iyi ilişkiler kurmasına, sağlıklı ve üretken olmasına, araştırma, öğrenme ve sorun çözme yeterliliği kazanmasına yardımcı olmalıdır. Eğitim insanı, kendine, insanlığa ve edindiği bilgiye yabancılaştırmamalı; onun toplumsal ilişkiler içinde yerini ve konumunu almasına olanak tanımalıdır. Öğrenenlere, hiçbir ayrım yapılmadan yeteneklerini yeterliliklere dönüştürecek eğitimsel yaşantılar sunmalıdır.” (Başaran, s.104).

Tanımlanan eğitim kuşkusuz ideal bir eğitimdir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde gerçekleştirilmesi ilkelere bağlanmış ulusal bir eğitimimiz vardı. Öğretmenleriyle, velileri, okul yöneticileri ve eğitim denetçileri ile bu ilkelere uyulduğunu biliyoruz. Okullar ve halkevleri gibi kurumlar özgün ve yaygın eğitimde sanatları, kültürü, tiyatroyu da hiç ihmal etmeden insanlarımızın yaşamına sokmaya uğraşıyorlardı. Bu ilkeli durum eğer sürebilseydi bugün daha sağlam kültür ve eğitim politikalarına sahip olunurdu.

a. Okul-Tiyatro İlişkisi

Yukarıdaki bağlamda bir eğitim için sanatlar eğitiminin ve yaratıcı dramanın önemini vurgulamaya gerek yoktur. Gene bu bağlamda olmak üzere tiyatro pedagogunun aşağıdaki görevleri vardır:

Okul ve tiyatro arasındaki bağı kurar. Bir tiyatro oyununu seyredecek öğrencilerle, söz konusu oyuna hazırlayıcı çalışmalar yapar. Oyundan sonrasını da düzenler. Oyun hakkında söyleşiler, düşünce alışverişleri ve eleştirilerin akışını yönetir. Çeşitli tiyatrolara gidişleri ayarlarken, provaların da izlenmesini, kulisin ve yapının diğer yerlerinin ziyaret edilmesini, mümkünse yönetmen ve oyuncular ve diğer sahne ve arkasında çalışanlarla, öğrencilerin tanışıp söyleşmesini sağlar. Bu gibi ziyaretlere öğretmen, okul yöneticisi ve velilerin de zaman zaman katılabilmelerini gözetir.

Öğrencilerin tiyatro / drama temelli projeler, programlar yapmalarına; tiyatro / dramanın tüm sanatları içeren ve bazen de okunan derslerin birçoğu ile ilişkili olan ya da müze ziyaretleri için, “eğitim-öğretim ve drama projeleri” hazırlamalarına yardım eder. Okulda tiyatro ya da drama gösterimleri düzenlenmesinde rol oynar. Öğretmenlerin tiyatro / drama alanında hizmet içi eğitim almalarında öğretici olarak veya yetkili kurumlarla ilişkiye girerek görev alır. Bu kurumların üniversite ve fakültelerindeki ilgili birimler ve tiyatro pedagojisi merkezleri olması gerekir.

Burada önemli olan yaratıcı drama eğitimi almamış, tiyatro bilgisinden yoksun ve yeteneksiz kimi öğretmenlerin devreye girmesinin önlenmesidir. (Jerofke, s.16) Bu, öğrencilerin tiyatro zevkini de öldürür.

Bizdeki uygulamada Türkçe öğretmenlerinin ya da beden eğitimi veya resim-müzik öğretmenlerinin devreye sokulması söz konusu olmuş, yalan yanlış oyun seçimleri yapıla gelmiştir. Öğrenciler kendi metinlerini bir uzman yardımıyla yazabilselerdi, kim bilir ne ilginç sonuçlara varılabilirdi.

b. Yaygın eğitimde tiyatro pedagogu

Bu madde altına rahatlıkla “seyircinin eğitilmesi” alt başlığı koyulabilir. Velilerin, eğitimle ilgili her kuruluş ve örgütün yararlanabileceği alan olarak tiyatro / dramayı gene bu kuruluşlara anlatabilecek olan tiyatro pedagogudur. Kültür merkezleri, gençlik evleri ya da kulüpleri, spor kulüpleri, yalnız tiyatroyu anlama açısından değil, ilişkilerin biçimlenmesinde bir niteliklilik sağlaması bakımından da drama eğitimine gerek görmelidir.

Bu kuruluşlara, fuarları, büyük sergiler ve müzelerdeki etkinlikleri, çeşitli işletmelerdeki insan ilişkileri açısından değişik meslek odaları ve dernekleri de katmak gerekir. Bir işletmenin verimini artırmak, pazarlamada, telefon konuşmalarında, değişiklik yönetimlerinde, ekip çalışmalarında, personel eğitiminden, bir konferansta veya kongrede konuşma yapmaya dek, tiyatro pedagojisi olumlu roller üstlenir.

Görüldüğü gibi tiyatro pedagojisi yalnızca okulla tiyatronun kesiştiği yerde değildir; bağımsız bir sanatsal pedagojik disiplindir, ayrı bir meslektir. Onun için artık Okul ve Tiyatro, ya da Eğitim ve Tiyatro değil, başlık “Tiyatro-Tiyatro Eğitimbilimi ve Okul” olmalıdır (Jerofke, s.16).

Tam da burada ülkemiz açısından şu iki önemli soruyu sormalıyız:

1- Tiyatro, eğitimi önemseyecek midir?

Eğitim, klasik (ezberci-tekdüze…) eğitim dizgesini terk edip, memurluk zihniyetinden kurtularak yeni yolları deneyecek midir?

Gözlem yapma, dünyayı alımlama ve yansıtma, imgelerle düşünme, sözel olmayan anlatımda yeterlilik, imge dili, simge ve göstergeleri anlama gibi yeti ve yeteneklerin geliştirilmesi eğitim dizgemizde yer alıyor mu? Sanatların diline, sanatsal öğrenmeye yer var mı?

Yeni atılımlar yapılmıyor değil. Alternatif eğitim, pozitif eğitim, interaktif eğitim kavramlarını duyuyoruz. Ancak, hiç birinde açık seçik sanat, sanatla eğitim, sanat eğitimbilimi, müzik eğitimbilimi, tiyatro/drama eğitimbilimi, dans eğitimbilimi vb. kavramlarının geçtiğine tanık olmuyoruz. Bilişsel ve duyuşsal yanlarıyla sanatın tümel bir öğrenme sağladığına ilişkin açık ve net bir açıklama da duymuyoruz. Hatta bizzat çeşitli dalların sanatçılarının da bilgi ve bilime ve günümüzdeki ilerlemiş beyin bilimine dayalı olarak sanatla öğrenme savı ile karşımıza çıkmadıkları da bir gerçektir.

(Devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder