Kısaca
31 Ağustos 2009 Pazartesi
Takım Oyunlarımız - XV - Domino
Kısaca
30 Ağustos 2009 Pazar
Hafta Sonunda "Oyun" ve "Oynamak" Üzerine Güzel Sözler
29 Ağustos 2009 Cumartesi
28 Ağustos 2009 Cuma
Eğitim Modüllerimiz - I / Nature Action !
Zor Doğa Koşullarında Takım Çalışması Eğitimi
Amaç: Birey ve grup içi işletme sorunlarının zor doğa koşullarında takım çalışması odaklı açık ve kapalı alan oyunları ile ele alınıp irdelenmesi.
Eğitim Konuları: Zor doğa koşulları altında Takım oluşturmak, Takım içi ilişki ve iletişim teknikleri, Yönetici, lider ve takım liderliği farkı, Hedef – zaman ilişkisi (zaman yönetimi), Kendine, arkadaşına ve takımına güvenmek, İşbirliği, yardımlaşma ve dayanışma, Alternatif yaratmak ve mevcut alternatifler arasında seçim yapmak, Bilgi, geri bildirim ve karar almak, Kişisel bellek ve grup belleği, Yaratıcılık, Stres yönetimi, Çatışma yönetimi, Farklılıkların yönetimi ve uzlaşma gibi farklı birey ve grup ölçeğindeki işletme içi sorunların ele alındığı takım çalışması odaklı açık ve kapalı alan eğitimidir.
Süre ve Yer: Türkiye’nin değişik yerlerindeki parkurlar – Günübirlik ya da 2–3 günlük eğitimler.
27 Ağustos 2009 Perşembe
Parkurlarımızdan: Karabük, Yenice Ormanları
Batı Karadeniz'de, aynı adı taşıyan çayın doğusunda 100 m ile 1.975 m arasında değişen yükseltilere sahip Yenice Bölgesi, el değmemiş iğne ve geniş yapraklı karışık ormanları ile biyolojik çeşitlilik bakımından son derece zengindir. Vadiler arasından geçerek Keltepe'ye (1.975 m) ulaşan Karadeniz'in nemli hava kitleleri kuzeye bakan yüksek kesimlerde bir sis-yağmur kuşağı oluşturuyor. Bu da alanın zengin bir orman dokusu ile kaplanmasını sağlıyor. Özellikle, meşe türlerinin oluşturduğu ormanlar, yaşlı kayın, gürgen, porsuk ağaçları ve çınar grupları alana ayrıcalık kazandırıyor. Türkiye'nin Batı Karadeniz bölümündeki en iyi orman habitatlarından biri olan Önemli Bitki Alanı'dır. Yaban hayatı için önemli ve zengin bir alan olan ormanlarda ayı, karaca, ulu geyik, vaşak, kurt gibi büyük memeli türlerine rastlamak mümkündür
26 Ağustos 2009 Çarşamba
Kitap Tanıtımı - "Görsel Düşünme" / Rudolf Arnheim
Özgün Adı: Visual Thinking
Çeviri: Rahmi Öğdül
Yayına Hazırlayan: Semih Sökmen, Haluk Barışcan
Kapak Resmi: Rick van der Meiden
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
İlk Basım: Kasım 2007
2. Basım: Nisan 2009
Bir klasik olan bu eseri farklı kılan, algı psikolojisinin temel bazı bulgularını da kullanarak yerleşik bir dogmaya karşı çıkmış olmasıdır: Bu dogmaya göre gözümüz sadece bir duyu organıdır ve görme duyumuz ile bütün yaptığımız, daha sonra bunları işleyecek, değerlendirecek, bunlar üzerine düşünecek olan beynimiz için görüntü verileri toplamaktır. Hem gündelik yaklaşımlarımıza hem de bütün bir bilim ve felsefe tarihine damgasını vurmuş olan bu mekanik modelde, duyularla düşünce birbirinden ayrılır, hatta karşı karşıya getirilir: Akıl tarafından işlenmedikçe duyular yanıltıcıdır, güvenilmezdir.
Bir klasik olan bu eseri farklı kılan, algı psikolojisinin temel bazı bulgularını da kullanarak yerleşik bir dogmaya karşı çıkmış olmasıdır: Bu dogmaya göre gözümüz sadece bir duyu organıdır ve görme duyumuz ile bütün yaptığımız, daha sonra bunları işleyecek, değerlendirecek, bunlar üzerine düşünecek olan beynimiz için görüntü verileri toplamaktır. Hem gündelik yaklaşımlarımıza hem de bütün bir bilim ve felsefe tarihine damgasını vurmuş olan bu mekanik modelde, duyularla düşünce birbirinden ayrılır, hatta karşı karşıya getirilir: Akıl tarafından işlenmedikçe duyular yanıltıcıdır, güvenilmezdir.
Arnheim'ın tezi bu modelin güdüklüğünü sergiliyor; düşünmenin daha ilk anda görme ile birlikte oluştuğunu, düşünmenin yapısal olarak neredeyse resimsel diyebileceğimiz ölçüde görme duyumuza bağlı olduğunu, insanın bütün sanatsal ve bilimsel faaliyetlerinde problem çözme anlamındaki gerçek düşünme'nin her zaman uzamın görsel algılanışı üzerinden yürüdüğünü savunuyor. Çocuk resimlerinden bilim tarihindeki kâinat tasavvurlarına kadar uzanan farklı faaliyet alanlarından taşıdığı örneklerle, nasıl algıladığımızı, düşüncelerimizin duyu ve algılarımıza bağlı olarak nasıl biçimlendiğini anlatan Arnheim, görme duyusu ile düşünme arasında kurulmuş sahte ikilikten kurtulmanın bilim ve sanatlarda verimli açılımlar getireceğine işaret ediyor.
Eğitimde görselliğin önemini anlamaktan hayli uzak görünen bizimkisi gibi bir kültürde bu anlatılanların bir önemi olabilir mi? Cevap, önümüzde. Resim eğitimini bir hobi kertesinde ele almaktan vazgeçmek, görsel eğitimin sadece resim sanatıyla ilgili olmadığını, gözün eğitilmesinin düşüncenin yaratıcılığının geliştirilmesi demek olduğunu, görselliğin yalnızca sanatlarla değil, en az onun kadar fizik ve matematik bilimlerle de ilgili olduğunu kavramak.
İçindekiler
Önsöz
İlk Sorgulamalar - Düşünme'den Koparılmış Algı; Güvenilmez Duyular; İki Zihinli Platon; Aşağıdan ve Yukarıdan Aristoteles
Görsel Algıda Zekâ - I - Bilme Yetisi Olarak Algı; Sınırlanmış Algı; Uzakta Olanı Araştırmak; Duyular Değişir; Görme Seçicidir; Hedefe Sabitlenme Bir Sorunu Çözer; Derinliği Ayrımsama; Şekiller Kavramlardır; Algı Zaman Alır; Makinalar Şekilleri Nasıl Okur?; Eksik Olanı Tamamlama
Görsel Algıda Zekâ - II - Bağlamı Çekip Çıkarmak; Oldukları Haliyle Parlaklık ve Şekil; Üç Tavır; Bağlamı Korumak; Şeklin Soyutlanması; Çarpıtma Soyutlamayı Gerektirir; Kalıcılık ve Değişim
Parçaları Birleştirmek - İlişkiler Yapıya Bağlıdır; Eşleştirme Eşleri Etkiler; Algı Ayrım Gözetir; Algı Karşılaştırır; Benzerlikleri Görmek; Zihin Karşısında Bilgisayar
Şimdideki Geçmiş - Belleği Etkileyen Kuvvetler; Tamamlanan Algılar; İçeriyi Görmek; Görülebilir Boşluklar; Tanıma
Düşüncenin İmgeleri - Zihinsel İmgeler Neye Benzer; İmgeler Olmadan Düşünülebilir mi?; Tikel ve Cinssel İmgeler; Görsel İmalar ve Ani Pırıltılar; Bir İmge Ne Kadar Soyut Olabilir?
Kavramlar Biçimlenmeye Başlıyor - Soyut Jestler; Resimsel Bir Örnek; Çizimlerle Yapılan Deneyler; Görülebilir Eylem Halinde Düşünme
Resimler, Simgeler ve Göstergeler - İmgelerin Üç İşlevi; İmgeler ve İşlevlerine Uygunlukları; Ticari Markalar Neler Söyler; Fikirlerle Etkileşen Deneyim; İki Soyutlama Skalası
Soyutlama Ne Değildir? - Zararlı Bir İkilik; Soyutlama Genellemeye mi Dayanıyor?; Önce Genellik Gelir; Soyutlamaya Karşı Örnekleme
Soyutlama Nedir? - Tipler ve Kapsayıcılar; Statik ve Dinamik Kavramlar; En Önemli Noktalar Olarak Kavramlar; Genelleme Üzerine
Ayakların Yere Basması - Geri Çekilme Olarak Soyutlama; İlke Çıkartma; Tabiata Aykırılık; Sınıflandırma Aşkı; Deneyimle Temasta Olmak
Saf Şekillerle Düşünmek - Sayılar Hayatı Yansıtır; Algılanan Nicelikler; Görünür Şekiller Olarak Sayılar; Anlamsız Şekiller Sorun Yaratır; Kanıt Gerektirmeyen Geometri
Sözcüklerin Yeri - İnsan Sözcüklerle Düşünebilir mi?; İmgeler Olarak Sözcükler; Sözcükler Algı-Verilerine İşaret Eder; Sezgisel ve Zihinsel Bilme Yetisi; Sözcükler İmgeler İçin Ne Yapar?; Mantıksal Bağlantı İmgeleri; Fazlaca Önemsenen Dil; Çizgiselliğin Etkisi; Sözel Kavramlar ve Resimsel Kavramlar
Sanat ve Düşünce - Çocukların Çizimlerinde Düşünme; Kişisel Problemlerin Çözümü; Bilişsel İşlemler; Görsel Sanatta Soyut Örüntüler
Kuram İçin Modeller - Kozmolojik Şekiller; Görünür Olmayan Görünür Kılınır; Modellerin Sınırları Vardır; Figür, Zemin ve Ötesi; Sonsuzluk ve Küre; Tahayyülün Esnekliği
Eğitimde Görme - Sanat Ne İçindir?; Önermeler Olarak Resimler; Standart İmgeler ve Sanat; Bakmak ve Anlamak; İllüstrasyonlar Nasıl Öğretir?; Görsel Eğitim Araçlarına İlişkin Sorunlar; İşleve Odaklanma; Sonunda
Notlar
Kaynakça
Dizin
25 Ağustos 2009 Salı
Takım Oyunlarımız - XIV - "Kör Talih"
Takım oyuncularının çok fazla düz olmayan, birtakım engellerin olduğu ya da yapay engellerin yaratıldığı geniş bir alanda gözlerini kapatarak oynadıkları bu oyun sayesinde grup içindeki güven duygusunun geliştirilmesi hedeflenmiştir.
24 Ağustos 2009 Pazartesi
TAKIM ÇALIŞMASI İÇİNDE YARAT-ICILIK
TAKIM ÇALIŞMASI İÇİNDE
23 Ağustos 2009 Pazar
Hafta Sonunda Voltaire'den Doğa Üzerine...
Filozof ile Doğa Arasındaki Konuşmalar
François – Marie Arouet de Voltaire (21 Kasım 1694-30 Mayıs 1778)
Filozof: Doğa, kimsin sen? İçinde yaşıyorum; elli yıldır seni arıyorum, hala bulamadım.
Doğa: On iki yüz yıl yaşadıkları söylenen eski Mısırlılar da aynı şekilde kınadılar beni. İsis derlerdi bana, başıma büyük bir örtü örttüler ve bunu kimsenin kaldıramayacağını söylediler.
Filozof: Sana başvurmamın nedeni bu. Kimi kürelerini ölçmeyi, yollarını öğrenmeyi, hareket yasalarını saptamayı başardım; ama seni tanıyamadım. Her zaman hareket halinde misin yoksa hareketsiz mi? Suyun kum üzerinde, yağın kum üzerinde, havanın yağ üzerinde durmasında olduğu gibi, seni oluşturan öğeler kendi kendilerine mi düzene girdi? Tüm hareketlerini yöneten bir zihne mi sahiptir? Tıpkı üyeleri, kimi zaman bilgisiz de olsalar, toplandıklarında esin sahibi olan din bilginleri kurultayı gibi. Lütfen sırrını söyle bana.
Doğa: Her şeyden büyük olanım ben. Daha fazlasını bilmiyorum. Matematikçi değilim, oysa bendeki her şey matematik yasalarına göre düzenlenmiştir. Tüm bunların nasıl olduğunu, öğrenebilirsen öğren.
Filozof: Büyük varlığın matematik bilmiyor ve yasaların en büyük geometri! Seni yöneten ilksiz ve sonsuz bir geometrinin, hareketlerini düzenleyen üstün bir zekânın bulunması gerek.
Doğa: Haklısın; ben suyum, toprağım, ateşim, havayım, madenim, taşım, bitkiyim ve hayvanım. İçimde bir zekânın bulunduğunu duyuyorum. Sen de var ama onu görmüyorsun. Ben de zekâmı görmüyorum, ama bu görünmez gücü duyuyorum. Onu tanıyamam. Sen, benim küçük bir parçam olduğun halde, benim bilmediğim bir şeyi neden öğrenmek istiyorsun?
Filozof: Merak ediyoruz. Nasıl oluyor da dağlarında, çöllerinde, denizlerinde bu kadar hoyrat ama hayvanlarda ve bitkilerinde bu kadar ince olabiliyorsun, bilmek isterdim.
Doğa: Sana gerçeği söylememi ister misin evladım? Bana verilen ad yapıma uymuyor; Doğa diyorlar bana. Oysa tümüyle sanat’ım.
Filozof: Bu söz düşüncelerimi tümüyle altüst etti. Doğa yalnızca sanat mıdır dediniz?
Doğa: Evet, hiç kuşkusuz. O kadar hoyrat bulduğun bu denizlerde bu dağlarda sonsuz bir sanatın bulunduğunu görmüyor musun? Tüm bu suların dünyanın merkezine doğru aktığını ve yalnızca değişmez yasalara bağlı olarak yükseldiğini bilmiyor musun? Dünyayı kaplayan bu dağların, durmaksızın bu kaynakları, gölleri ve ırmakları meydana getiren ilksiz ve sonsuz karların deposu olduğunu, bunlar olmadan hayvanların ve bitkilerin yok olacağını bilmiyor musun? Bilesin ki bende bu varlıklardan milyonlarca var. Yalnızca bir böceğin, bir buğday başağının, altının ve bakırın oluşmasına dikkat edersen tümünün üstün bir sanat olduğunu görürsün.
Filozof: Doğru. Üstünde biraz düşündükçe bilmediğim, güçlü ve ince seni gizleyen ve ortaya koyan büyük bir varlığın sanat olduğunu anlıyorum. Thales’den belki de ondan önceki zamandan bu yana, tüm düşünürler seninle körebe oyunu oynadılar. “Seni ele geçirdik” dediler ama hiçbir şeyi ele geçiremediler. Hepimiz Ixion’a benziyoruz; o da Junon’u kucakladığını sanıyordu. oysa eriştiği yalnızca bir bulut yığınıydı.
Doğa: Ben tüm bir varlık olduğuma göre, benim küçük bir parçam olan senin gibi bir varlık nasıl olur da beni kavrayabilir? Benim atom çocuklarım, sizi çevreleyen, birkaç atom görmekle, sütümden birkaç damla içmekle, bir süre göğsümde beslenmekle yetinin. Annenizi, sizi besleyen varlığı tanımadan ölerek.
Filozof: Sevgili annem, neden var olduğundan, kimi şeylerin neden var olduğundan biraz söz et.
Doğa: Yüzyıllardır ilk ilkeler konusunda beni sorguya çekenlere verdiğim yanıtı vereceğim: “Bir şey bilmiyorum.”
Filozof: Sürekli olarak bozulmak için yaratılmış bu bir yığın varlıktan, başkalarını yemek ve başkaları tarafından yenilmek (yutulmak) için yaratılan ve yeniden üretilen bu hayvan sürüsünden, bu kadar acıdan oluşan varlık yığınından, ara sıra anlayan bu öteki zekâ topluluğundan ise, yokluk (hiçlik) daha iyi değil mi? Bütün bunlar neye yarıyor?
Doğa: Git de beni meydana getirene sor bunu!
22 Ağustos 2009 Cumartesi
Kitap Tanıtımı - "Hayat Denen Oyun" - Dr. Eric Berne
İkinci Dünya Savaşı sırasında orduya ait bir hastanede görev aldığı için psikanaliz çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı. 1945’te ordudan ayrılması ile birlikte çalışmalarına kaldığı yerden devam etti.
Psikanaliz üzerine birçok makale yayınlayan Eric Berne, San Francisco’da çok sayıda hastanenin grup terapilerini üstlendi. Ayrıca Federn’in Ego Durum modelini geliştirmek için çalıştı.
Berne’ün fikirleri, psikanalitik kuramın temelinden türemiştir. Ancak psikanaliz çevreleri Berne’ün fikirlerini sunduğu makaleleri olumsuz yönde tepki vermiştir. 1949 yılında San Francisco Psikanaliz Enstitüsü üyeliğini reddedince Berne’ün psikanalitik kuramdan kopuşu da resmileşti.
Berne’e göre insanlar arası ilişkiler egonun üç farklı durumu olduğunu belirtmiştir: ebeveyn, çocuk ve yetişkin. Berne bireylerin içinde bulundukları ego durumlarının birbiriyle etkileşimini incelemiştir. Bu kişiler arası etkileşimlere transaksiyon; günlük yaşamda sürekli olarak ortaya çıkan ve yinelenen belirli transaksiyonlara da oyun adını vermiştir. Berne’in zamanla geliştirdiği kuramının adı Transaksiyonel Analiz (TA) olarak belirlenmiştir ve 1964 yılında Uluslar Arası Transaksiyonel Analiz Derneği kurulmuştur.
Geleneksel psikanaliz çevrelerinin reddine karşın, psikoloji kökenli psikoterapistler TA’yı kullanmaya başlamışlardır ve 2003 yılı itibariyle derneğin dünya çapında 15.000’in üzerinde üyesi bulunmaktadır.
Berne 1970 yılında üçüncü evliliğini de boşanma ile sonlandırdıktan birkaç ay sonra kalp krizi sonucu hayata veda etti.
Diğer Yayınları
- The Mind in Action; 1947, New York,
- The Structures and Dynamics of Organizations and Groups; 1961
- Transactional Analysis in Psychotherapy; 1961
- Sex in Human Loving; 1963
- Games People Play: the Psychology of Human Relations; 1964
- The Happy Valley; 1968,
- A Layman's Guide to Psychiatry and Psychoanalysis (Paperback); 1975,
- What Do You Say After You Say Hello?; 1975
21 Ağustos 2009 Cuma
Takım Oyunlarımız - XIII - "Kahramanlar ve Kurtarıcılar"
Strateji geliştirmeyi hedefleyen ve bir top ile takım halinde oynanan bir tür “elim sende” oyunudur. Bu oyunda, her bir takım için belirlenmiş alanda yer alan ve vurularak oyundan çıkma konusunda birbirinden farklı konumlara sahip olan oyuncular, ellerine geçen toplarla birbirlerini vurarak oyundan çıkarmaya çalışmaktadır.