30 Ocak 2010 Cumartesi

Oynamak mı yoksa seyretmek mi istersiniz?


"Bugün sporu bir oyun olarak tartışmanın zemini, işbölümü zemininde örgütlenmiş modern toplumda oyunun anlamını düşünmek olabilir. Bu bakımdan oyun, serbest zaman etkinliği olarak, belirlenmemiş etkinlikler alanı olarak ele alınarak işe başlanmalıdır. Belirlenmemiş, özgür etkinliklerin anlamı ve taşıdığı imkanlar üzerine düşünmek, modern toplumun belirlenmişlik zincirinden bireyin kurtulması ve özgürleşmesi projesinde oyunun anlam ve işlevini tartışmaktır. Oyuna katılan öznelerden toplumsal bir anlama yükselme şeklinde ortaya konulabilecek bu tartışmanın, aslında kapitalist üretim ilişkilerince belirlenen ve bu anlamda bir tür işlik olarak tasavvur edilen toplumda, işlik dışı yaşam alanları yaratma imkanının, bizzat bu iş bölümüne dayalı toplumsal yapının sürdürülmesi için kapitalizm tarafından boş bırakılmış bir alanda aranmasının, sistemin olumsuzlanma aracılığıyla aşılması yönündeki bir proje için oldukça dinamik öğeler içereceği açıktır. Bu anlamda, oyun, devrimci bir politik projenin hareket noktası olmak için oldukça anlamlı bir zemine sahiptir.

Ancak, modern toplumun post-kapitalist ilgilere göre geçirdiği dönüşüm, bugün belirlenmemiş yaşam alanlarının bağıyla bağlanmış önemli bir tartışmaya yol açmış ve toplumun, toplumsallık bağıyla bağlanmış öznelerden değil, tersine her türlü ortak bağdan yoksun atomize bireylerin kendileri dışında yaratılan bir bağıntı sistemi içerisinde varoluşlarını sürdükleri bir kütlesel kitleden oluştuğu bir zamanda özgür etkinliğin varlığının, bu dışsal bağıntı sisteminin ilgasına dayalı olduğu şeklinde tezler ileri sürülmeye başlanmıştır. Kitle toplumu, esas itibariyle imge, sembol ve mitler aracılığıyla biçimlendirilen ve bu biçimlenmeyi seyretme etkinliği aracılığıyla neredeyse kendiliğinden gerçekleştiren bir toplumdur. Başka deyişle, oyun kavramının kökensel içeriğinde bulunan ve Platon tarafından iyi toplumun yaratılmasında bir araç olarak kavramsallaştırılan bir niteliğin, biçimlendirme işlevinin, bir egemenlik sisteminin bekası için tüm toplumsal yaşam alanlarına yayıldığı bir zamandayız. O halde belki de şimdi oyunu tartışmanın zemini aynı zamanda seyretmeyi tartışmak olmalıdır. Tüm insansal etkinliklerin çalışma ve seyretmeye indirgendiği bir anda oyuna katılma ve oyunu seyretme arasındaki mesafe ya da ilişkinin ne olduğu, daha doğrusu seyretmeyi dönüştürücü bir etkinlik olarak kavrayıp kavrayamayacağımızı da düşünmeliyiz."

Oyuna Girme - Oyunu Seyretme: Platon'a Karşı Aristoteles, Nilgün Toker, Toplum ve Bilim Dergisi 2005, Sayı 103, Sh.7-20

Doç. Dr. Nilgün Toker Kılınç, Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder